Salı, Ekim 18

Tutku


Geçen ay bahsetmiştim, bu kitabı hemen okumak istiyorum diye. Yine bir sene dayanamazdım. Dediğimi yaptım da... İki hafta önce almıştım bu kitabı sanırım. Başka bir kitap okuduğum için hemen başlayamadım. İçim içimi yiyordu tabii. Bu kitabı dört, beş günde bitirdim. Sanırım eski performansıma geri dönüyorum. Tabii daha hızlı okurdum da, şimdi sınavdır odur budur diye başlamak istemiyorum =))

Kısaca bahsetmek isterdim ama serinin üçüncü kitabı olduğu için hiçbir ipucu vermek istemiyorum. Sadece Düşüş serisinin en sevdiğim kitabıydı. Epey heyecanlı ve aksiyonluydu. Sevdim işte.

Yarında sürpriz bir kitaba başlayacağım. Sürpriz çünkü adını hatırlamıyorum. Hatırlamıyorum çünkü benim kitabım değil =)) Şimdilik 'okuyorum' bölümünü değiştiremeyeceğim.

Bu arada kitabı okurken en çok dinlediğim şarkılardan biriydi. Severim.

Cuma, Ekim 14

Az


Başlarda bu kitabı sevemedim. Olaylar fazla kötü başladı, belki de ondan. Oysaki elimden bırakamadığımı söyleyebilirim, çünkü heyecanını hiç bozmayan bir kitap oldu kendilerini. Üstelik ilgi çekiciliğini de. Bu kapaktaki resim ve arka kapaktaki yazı gibi. (bknz: aşağısı)
"Diyebilirsin ki, bir insanı, fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? Haklısın. Belki de çok az...

O zaman şöyle demeliyim: Seni az tanıyorum... Az...

Sen de fark ettin mi? Az dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z.
Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var.

O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında.

Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar.

Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler.
Senin ve benim gibi..."
Belki de ben gerçekten hayal dünyamdaydım, hayal dünyamdan çıkarıp 'birazcık' dünyanın gerçeklerini sundu bana. Tamamen değil ama bu hissi verdi bana. Söylenecek bir şey yok, çok güzeldi. Herkese tavsiye etmem gerek şimdi bunu hay Allah.

Çarşamba, Ekim 5

Uçurtma Avcısı

Emir ve Hasan, Kabil'de monarşinin son yıllarında birlikte büyüyen iki çocuk..
 Bazı kitaplar olur, daha ilk cümlesinden kitaba seni bağlar kitabın sonuna kadar. Her sayfayı merakla çevirirsin. Bu kitap için kısaca özetim bu olur aslında.  Gittiğim kitapçıdaki adam çok övdüğü için aldım. Güya kitap okumayan birisiymiş kitapçı olmasına rağmen. Bu kitabı okuduktan sonra başka kitaplar da okumaya başlamış. Sonra da kitap kurdu olmuş. O kadar abartamam bu kitabı fakat, iyiydi. Birkaç yerinde gözümün dolduğunu bile söyleyebilirim. Sadece o kadar...

Aslında kitabı çok hızlı okudum. Yarısını baya geçmiştim. Sonra dersler birden baskın yapınca elime alıp okuyamadım. Taa ki düne kadar... Bugünde elli sayfacık falan kalmıştı. Hemen bitirdim. Güzeldi.

Ayrıca ben biraz Elif Şafakın Firarperestini okumayı denedim ama çok sıkıldım. Bitiremedim. Kitapta ilgimi çeken sadece çizimlerdi. Üslubundan pek hoşlanmadığım halde şimdi Aşk'ı okumayı planlıyorum. Bakalım...

Sayfa: 356

Arka Kapak: Emir ve Hasan, Kabil'de monarşinin son yıllarında birlikte büyüyen iki çocuk... Aynı evde büyüyüp, aynı sütanneyi paylaşmalarına rağmen Emir'le Hasan'ın dünyaları arasında uçurumlar vardır: Emir, ünlü ve zengin bir işadamının, Hasan ise onun hizmetkârının oğludur. Üstelik Hasan, orada pek sevilmeyen bir etnik azınlığa, Hazaralara mensuptur. Çocukların birbirleriyle kesişen yaşamları ve kaderleri, çevrelerindeki dünyanın trajedisini yansıtır.

Sovyetler işgali sırasında Emir ve babası ülkeyi terk edip California'ya giderler. Emir böylece geçmişinden kaçtığını düşünür. Her şeye rağmen arkasında bıraktığı Hasan'ın hatırasından kopamaz.

Uçurtma Avcısı arkadaşlık, ihanet ve sadakatin bedeline ilişkin bir roman. Babalar ve oğullar, babaların oğullarına etkileri, sevgileri, fedakârlıkları ve yalanları... Daha önce hiçbir romanda anlatılmamış bir tarihin perde arkasını yansıtan Uçurtma Avcısı, zengin bir kültüre ve güzelliğe sahip toprakların yok edilişini aşama aşama gözler önüne seriyor.

Uçurtma Avcısı'nda anlatılan olağanüstü bir dostluk. Bir insanın diğerini ne kadar sevebileceğinin su gibi akıp giden öyküsü...