Salı, Kasım 15

Serenad


Aslında bu kitap hakkında ne desem boş. Tamamiyle nasıl bir kitap olduğunu tasvir edemeyeceğim, çünkü kitabı bitirdikten sonra beş dakika boş boş kapağına baktım. Ama güzel olduğunu kesinlikle söyleyebilirim. Beş puanı verdim gitti.

Goodreads'te belirttiğim gibi bu kitabı okurken fark ettim; biz hiçbir şeyi merak etmiyoruz. Okumuyoruz (genel dedim, genellemelerden nefret etmeme rağmen) ve araştırmıyoruz. Bildiklerimizin üstüne bir toprak da biz atıyoruz. Her şeyden çekiniyoruz. Gerçeklerin üstü böyle kapanmış oluyor. Tamamen değil elbette ama toprağı kazmakta epey baba yiğitlik istiyor. Tabii biz yine köşemize siniyor ve her şeyi bir anda unutuveriyoruz. Ben bundan sonra unutamayacağım. Zaten hiç de böyle anlattığım tiplerden değilim. Gayet uyuzumdur.

Aaahh. Bu kitabı çok sevdim. Sonunda gözlerim bile doldu.

Sayfa: 484

Arka Kapak:  Roman okumak istiyorsanız…
Her şey, 2001 yılının Şubat ayında soğuk bir gün, İstanbul Üniversitesi'nde halkla ilişkiler görevini yürüten Maya Duran'ın (36) ABD'den gelen Alman asıllı Profesör Maximilian Wagner'i (87) karşılamasıyla başlar.

1930'lu yıllarda İstanbul Üniversitesi'nde hocalık yapmış olan profesörün isteği üzerine, Maya bir gün onu Şile'ye götürür. Böylece, katları yavaş yavaş açılan dokunaklı bir aşk hikâyesine karışmakla kalmaz, dünya tarihine ve kendi ailesine ilişkin birtakım sırları da öğrenir.

Serenad, 60 yıldır süren bir aşkı ele alırken, ister herkesin bildiği Yahudi Soykırımı olsun isterse çok az kimsenin bildiği Mavi Alay, bütün siyasi sorunlarda asıl harcananın, gürültüye gidenin hep insan olduğu gerçeğini de göz önüne seriyor.

Okurunu sımsıkı kavrayan Serenad'da Zülfü Livaneli'nin romancılığının en temel niteliklerinden biri yine başrolde: İç içe geçmiş, kaynaşmış kişisel ve toplumsal tarihlerin kusursuz Dengesi.

Hiç yorum yok: